Sayfalar

29 Aralık 2018 Cumartesi

o la laaa!

yıllar yıllar sonra evimizde yeniden kurşun dökme etkinliği gerçekleşti :)) tarot da açtı kadın, kahve falıma da baktı. kadında her şey varmış, toplu paket yapalım dedik hjfghf  diyor ki "2 hafta sonra yine döktürmeniz lazım" hahahah biz o kadar delirmedik hanımmmm .....

yarın kıbrıs'a yolculuk var, bu da benim 2019 öncesi son postumdur. yılbaşını nerede ve nasıl kutlamaya karar verdiyseniz; bol bol eğlenin, gülün, için, tombala filan oynayın sevdiklerinizle. en güzeli aslında evde ve kalabalık yapılan kutlamalar <3

bugün şöyle bir kar küresi trenine rastladım, harbiden çok güzel. kar küresi koleksiyonuma pek de yakışırdı ama belki hediye arayışındakiler için iyi bir öneri olur dedim... ve blogcuğuma ekledim.

herkese mutluuu bir 2019 diliyorum şimdiden!!! haydiii çuff çufffff.


17 Aralık 2018 Pazartesi

affetmek

unutmadığım olaylar yüzünden bazı kişilere karşı kızgınlığımı yenemediğimi, o kişi ve olaylarla aslında hiç barışmadığımı fark ettim. kimi çocuklukta, kimi ergenlikte, kimi eski ilişkim veya işimde başıma gelmiş ama hala daha bir olay içinde veya bir konudan bahsederken aklıma ansızın düşecek kadar da sinsi...

keşke bu izlere sebep olmasalardı ama ondan daha önemlisi, keşke ben bu izleri bu kadar sahiplenmeseydim. neticede çoğu (belki de hepsi) düşünülmüş, planlanmış bir şekilde gelişen olaylar değildi.

bu yüzden ;

- o gün yediğim terliği,
- bir akrabamın beni küçük gören tavrını,
- eski iş arkadaşımın sayesinde kabus gibi geçen ayları,
- sorumlumun ukala hareketlerini,
- incitmek için sarf edilmiş nefret sözlerini,
- sevdiğim kişinin beni ne şekilde terk ettiğini...

(ve daha uzar gider)

tamamen geçmişte bırakmak istiyorum. hepsi yaşandı ve bitti.

bunların hepsi aslında geçti, eskide kaldı. kimse kimseyi tabii ki sevmek zorunda değil ama bizi mutsuz eden bir duyguyla da yaşamamalıyız.

zaman çok değerli...

11 Aralık 2018 Salı

aradığınız başlık bulunamadı

bu hafta dersim iptal. öyle hevesle öğreniyorum ki, beni gerçekten mutlu ediyor astroloji... "aferin be celibon, iyi yaptın" diyorum arada kendime! :) işsizlik dönemimi değerlendirmeliydim sonuçta. hatta çalışırken bile hafta içi veya hafta sonu boş vaktini kişisel gelişimi için değerlendiren pek çok insan var. açıkçası takdir ediyorum; çünkü ben kanepesinden kalkmayan, miskin bir ev kedisi gibiyim. evde olma, tembellik etme ihtiyacım var gibi hissediyorum...

bu hafta çok yakın bir arkadaşımın doğum gününü kutlayacağız benim de bu sene kutladığım yerde. hediyesini hiç beklemeden verdim, böyle durumlarda bekleyemiyorum bazen :)) güzel bir etek almıştım.

* * *

yeni izlediğim filmler var, şöyle bir bahsedeyim:

- the butler (2013)

başrolde forest whitaker'ı görüyoruz. 8 amerikan başkanına hizmet etmiş bir aile babasını canlandırıyor. ırkçı saldırıların, siyah ve beyazlar arasındaki gerilimin korkunç boyutlara ulaştığı dönemlerde beyaz saray'da işini son derece düzgün yapan, sevilen, güvenilir bir adam...
filmin imdb puanı 7,2. ben de 7 puan verdim. biyografi ve dram türü ilginizi çekiyorsa bu film hoşunuza gidebilir ;)

- love, rosie (2014)

5 yaşından beri birbirinin en iyi dostu olan fakat zaman içinde aralarında büyük bir çekim oluşmasına rağmen bunu bir türlü sevgililiğe dönüştürememiş ikiliyi izliyoruz. kız çok şeker, çocuk da "me before you"da oynayan yakışıklı! tatlı bir romantik komedi ama sıradan değil bana kalırsa. beni hiç sıkmadı, puanım da 7. imdb puanı 7,2.

- demain tout commence (2016)

bir anne bebeğini ateşli bir gece geçirdiği adamın kollarına bırakıp öylece gidiyor hiçbir şey demeden... genç, enerjik, bekar bir adam olan samuel çılgın ve sorumsuz davranışlarına bir son verip çocuğuna iyi bir örnek olmayı isteyen, fedakar, sevgi dolu bir baba olmayı öğreniyor. baba ve kızın biraz eğlenceli, biraz duygusal hikayesini anlatan bir film bu. ben sevdim, hatta adama bayıldım!! :)
imdb puanı 7,4. benden de helalinden bir 7 gelsin hehe

böyle işte sevgili blog! babamın horlamasını şu an salondan duyabiliyorum... dfhjgf

28 Kasım 2018 Çarşamba

2018 yılı özetim için buraya buyrun

eğer işler umduğum gibi gitseydi önümüzdeki hafta birkaç günlüğüne almanya'ya gidecektim ve bilerek biletimi noel zamanına denk getirmiştim. fakat geçtiğimiz günlerde gerçekten hayallerin suya düşmesi durumunu yaşadım. olaylar yavaş yavaş kontrolden çıktı... ve sonuçta biletimi yakmam gerekti. sağlık olsun... önemli olan bilet değildi zaten. harcadığım çaba ve özveri bundan çok daha değerliydi. kısmet diyelim.

yılın son ayı yaklaşıyor... 2018 nasıl geçti dersek;

- bu sene aldığım en iyi karar kesinlikle kursa yazılmaktı.
- yurt dışı tatillerim oldu. bulgaristan'a ve sırbistan'a ilk defa bu sene gittim ama galiba favori tatilim kıbrıs'tı çünkü manyak bir otel odamız vardı.
- 4 düğüne katıldım. kuzenimin düğününde gelin çiçeği aslında bana doğru gelmişti ama teyzenin biri elimden çekiştirdi ve alarak abidik gubidik bir tavırla ortada dans etti. hatırladıkça sinir olunası bir an!
- anksiyetem tetiklendiği için zor anlar yaşadığım oldu.
- geceleri yutkunma hissim var. biraz garip aslında, psikolojik bir durum da olabilir. kbb ne verdiyse kullandım, bir türlü geçmedi.
- iş görüşmelerim olumsuz sonuç verdi. şu an çalışmak da çok içimden gelmiyor sanırım.
- oyun oynadım, daha çok oyun oynadım... ve pubg hayatımı değiştirdi dkfjhs
- diziler, filmler izledim. blogda da anlattım kimi zaman.
- yemek yapmaya meraklı biri değilimdir ama biraz biraz ilgilenmeye başladım. brokoli çorbası gibi, kaşarlı mantar gibi :) öyle basit şeyler yani...
- diş dolgum birkaç kez düştü, hatta geçtiğimiz cumartesi yine dişçideydim.
- parfüm tercihi olmayan birinden parfümsüz dışarı çıkmayan birine dönüştüm. insanın kendine ait, sevdiği bir koku olması ne güzelmiş yahu.
- bir günde en fazla sigara içme rekorum da yine bu yıl içinde! ben sigara sevmeyen ve kullanmayan biriyim. ama o gün artık nasıl bir kafadaysam casino'da "bir tekila, bir sigara daha!" diyerek salıverdim aklımın iplerini dfkjgh ama ne salmak, her şey dönüyordu o gece.


genel olarak benim için sakin, sorunsuz, rahat bir yıldı. şükürler olsun ki...

2018 için puanım 6/10.



15 Kasım 2018 Perşembe

son izlediğim filmler

son günlerde annemle birkaç film izledik ama bir kısmında annem yine uyukluyordu :) bu filmlerden bahsedeceğim bir post olacak ve başlıyorum...


Les Choristes (2004)

nasıl daha önce hiç duymamış ve görmemişim, inanamıyorum! gerçekten samimi ve etkileyici bir film. bunu öyle laf olsun diye demiyorum. hani "hayat güzeldir" filminde izlediğimiz baba figürü vardı ya, bu filmde erkek çocuklarının kaldığı yatılı okula gelen yeni gözetmen de onun resmen bir benzeri diye düşünüyorum. zaten tipi de o kadar tatlı ve tonton ki...

bu güzel adam öğrencilerin ruhuna müzik ile dokunuyor ve kurduğu sınıf korosu ile her bir öğrenci aslında kendi değerini görmüş oluyor.

izleyeceğiniz zırıl zırıl ağlatacak bir dram değil. yer yer duygusal, yer yer komik, yer yer ise "aman allahım, ne şirin bu adam" diyeceğiniz bir film :) yani ben öyle dedim ama tabii siz demek zorunda değilsiniz.


ayrıca müzikleri de bir o kadar güzel... şuraya link koyalım, buyrun tık tık!
https://youtu.be/cVWGsc07LDA

The Help (2011)

emma stone sevdiğim bir oyuncu ve onu sevimli rollerde görmek gerçekten hoşuma gidiyor. 1960'lı yıllarda geçen film zengin beyazların evinde çalışan siyahi yardımcıların yaşadığı aşağılanma ve ırkçı tutumu konu alıyor. bir gün bizim emma yani filmdeki adıyla skeeter, bu çirkinliğe maruz kalan kadınların hikayesini yazmaya karar veriyor. sonrasını da artık izleyince öğrenin :)



Timer (2009)

romantik komedi ama biraz da fantastik! düşünün ki, ruh eşinizle ne zaman karşılaşacağınızı gösteren bir sayaç var ve beklemeniz gereken süreyi öğreneceksiniz. belki 10 gün, belki seneler... işte bu filmdeki sarışın kızımız da 30 yaşın verdiği gerginlik ve "ne olacak bana" endişesiyle bu bilinmezliği ortadan kaldırmak istiyor. çıtır çerez bir film ama konusu ilginç :)

Decoding Annie Parker (2013)

önce annesini, sonra da kız kardeşini kanser yüzünden kaybeden bir kadının sıra ona geldiğinde meme kanserine yenik düşmemek için gösterdiği çabaya, hırsa, inanca şahit olacaksınız. film biraz ağır gelebilir ancak konu ışığında kadınları bilinçlendirecek, farkındalık yaratacak bir film...



13 Kasım 2018 Salı

jüpiter yay burcunda!

8 kasım'da jüpiter yöneticisi olduğu yay burcuna geçti. bizler de doğum haritamızda yay'ın bulunduğu evin konularına göre hayatımızda etkilerini hissedeceğiz.

tek tek bütün evlerinizi görmek isterseniz www.astro.com üzerinden doğum haritanızı çıkarabilirsiniz. evlerin anlamları ve konuları birbirinden farklı. eğer kişisel bir öngörü yapmak isterseniz, bu evlere hakim olmanız gerekiyor. tabii haritayı oluşturabilmek için de doğum saatiniz net olmalı :)

jüpiter gezegeninin ve yay burcunun özelliklerini de göz önüne alarak, yay'ın haritamızda bulunduğu alana dair bir yorum yapmak isabetli olacaktır. örneğin benim 5. evimde olduğuna göre benim hayatımı aşk, flört, hobi, eğlence yönünde etkileyecek gibi gözüküyor.

jüpiter astrolojide en büyük yardımcı, "büyük iyicil" sayılıyor. transit boyunca haritada tetiklediği eve göre bereket getireceği alan şekillenecektir. ancak dikkat edilmesi gereken konu ise jüpiter'in şişirme eğilimidir. yani vurguladığı tema ile ilgili olarak abartı istekler oluşabilir, konu gereksiz büyüyerek kontrolden çıkabilir. her türlü aşırılıktan kaçınmakta fayda var kısacası!

9 Kasım 2018 Cuma

zalım venüs

dişimdeki dolgu 435. kez kırıldı ve yine dişçi yolu gözüktü bana. bu dişçi de olmasa fatih'e yolum düşmez zaten, çocukluğumdan beri dişlerimle kendisi ilgileniyor :) neyse, yarın yine gidiyoruz... bir de fatih pidecisi'ne uğrarız belki ama dolgumu riske atmamam lazım.

zaten şu an ön dişim kırık olmasına rağmen dudağımı kemirmem de normal değil, galiba benim olayım bu. mantıklı davranamıyorum blog.

bu ara venüs retro, duyanlar duymuştur. duymayanlar da bunu okuyunca anlayabilir neden aşk meşk işlerinin birkaç gündür boka sardığını. 17 kasım'a kadar böyle anacım, sonra da başka gezegen retro olacak ama venüs daha mühim biz bekarlar için ksdjf

bu hafta müslüm'ü izledik annemle. bence iyi kıvamda bir film. kadına şiddetin normalleştirildiğine dair pek çok yorum var, ancak bu bir hayat hikayesi. filmi bu bağlamda ele alırsak normalleştirme veya müslüm babaya özel bir yaklaşım yok. sonuçta adamın kendi hikayesi, hayatı işlenmiş. hayatının iyi/kötü, doğru/yanlış her kesiti ekrana yansıtılmış ve saklanmamış. merak edenler varsa sinemada izlemeleri keyifli olacaktır. özellikle haydar haydar'ın çaldığı sahne çok kalp çok! <3

4 Kasım 2018 Pazar

anladım ki

anladım ki; benzer yaralar insanları birbirine daha da yakınlaştırıyormuş. ondaki duyguyu görmek ve anlamak kolaylaştırıyormuş her şeyi. paylaşımlar o zaman artıyor ve o kişi senin hayatında özel bir yere sahip oluyormuş.

bu satırları sevdiğim bir dostumu düşünerek yazdım. bana sırlarını açmış, benden manevi destek beklemiş, göründüğü kadar güçlü olmadığını göstermekten çekinmemiş bir dostum için... ben onu bir süre önceye kadar gerçekten duygusuz, sert, pervasız biri sanırdım; çünkü zayıflığını, kırılganlığını gizleyen ve acılarını bastırmış birisiydi. ben ise hassaslığımı 10 km öteden dahi gösteren biriyim :)

ama hayat düz bir çizgi değil; dikenler, yokuşlar, çukurlar, çıkmazlar var. çoğu zaman kontrol etsek bile bazen sıkılıp, bazen yanılıp, bazen bahaneler bulup savruluyoruz.

bu bir deneyim, bu hepimiz için bireysel bir mücadele. yanlışlar yapabiliriz, doğrular da. bu yol maalesef bir "mutluluk" yolu değil ama mutlu olmaya çalıştığımız bir yol... planlar yapmaktan da hayaller kurmaktan da bu yüzden vazgeçemeyiz.

11 Ekim 2018 Perşembe

y o l c u l u k

kursum bu ay başladı. dersler için metrobüsle karşıya geçiyorum, öğle saati olduğu için çok kalabalık olmuyor. biraz kendi alanımın dışına çıkmış oluyorum hem :) haftada bir gün de olsa benim için büyük değişiklik... sınıfın tümü kadın ve biraz kalabalığız. henüz kimseyi tanıdığım söylenemez, belki zaman içinde güzel insanlar tanıma fırsatını bulurum.

4 sene önce konuştuğum biriyle yeniden iletişim halindeyim ve hayatımdaki bir diğer sürpriz o...

bugün bir arkadaşımla telefonda görüşürken her yaşadığımız durumun aslında bir öncesinde yaşanan farklı bir olayla bağlantılı ve aslında sürmekte olan bir yolculuk olduğundan bahsediyorduk. düşününce her şey sanki ipince ve görünmez iplerle birbirine bağlanıyor gibi.

gerçekten neyi, neden ve ne tür bir psikoloji doğrultusunda yaptığımı anlayabiliyorum. yaşadıklarımın hepsinin bir öncesi yani bir nedeni var.

bunu fark etmek, anlamak, kabul etmek, daha güçlü ve iyi olmak için kullanmak çok önemli. 

hayatımdaki bazı şeyleri kabul etmem maalesef uzun zaman aldı ama kabul ettikten sonra daha güçlü ve iyi olmak için kullandığıma inanıyorum.

çünkü yaşam boyu yapmamız gereken tam olarak da bu...

25 Eylül 2018 Salı

watchlist önemli tabii


bu piyano sahnesini "ölü gelin" filmini izleyenler hatırlayacaktır. ♥ victor'u seslendiren kişi johnny depp'miş. ölü gelini ise helena bonham carter seslendirmiş. bu ikili kesinlikle filmin gotik ve karanlık havasına çok yakışmış doğrusu :)

bu arada tim burton'ın kendine özgü ve sıradışı tarzına şapka çıkarsam da benim kişisel değerlendirmeme göre fazla uçuk ve garip. sıradan bir insanım en nihayetinde, hayallerim de o kadar geniş olmayabilir. affedin beni...

ayrıca beterböcek 2 çekiliyormuş, 88 yapımı olan ilk filmi izleyenler var mı aramızda? ben izlememiştim ama çok büyük bir kayıpsa memnuniyetle watchlistime alabilirim.

sevgiler...

23 Eylül 2018 Pazar

böyleyken böyle

dün akşam hiç beklemediğimiz bir kişi babamı aradı ve dedemin 1 haftadır yoğun bakımda olduğu, durumunun kötüleştiği haberini aldık. halamlarla bir süredir görüşmediğimiz için dedemin hastanede olduğunu da bilmiyorduk. babam hastaneye gitti. annemle ben evde kaldık.

dedeme karşı bir sevgi hissetmiyorum, hatta bende uyandırdığı en ufak bir duygu yok. babam ise bildim bileli kızgın. çocukluğundan, gençliğinden sık sık ve defalarca anlattığı mutsuz anıları var. neyse efendim, böyleyken böyle işte...

dedem dün vefat etti. artık o da hayatta değil. bir önceki gece rüyamda rahmetli babaannemi görmüştüm. saçları yeni kuaförden çıkmış gibiydi ve bakımlıydı. yüzü gülümsüyordu. normalde çok görmüyorum rüyamda babaannemi, o yüzden ilginç sanırım...

dedemle babaannem anlaşamadığı için uzun yıllar ayrı yaşadı ve beraber değillerdi. babaannem izmir'de tek, dedem ise halamların dibinde yani istanbul'da yaşamayı seçmişti. yani bu rüyayı nasıl yormalı, bilmiyorum ama babaannemi görmek beni mutlu ediyor.

babam bugün balıkesir'e doğru yola çıktı cenaze için. gitmeden konuşuyorduk, "dedemin en büyük emeği nedir senin üzerindeki?" diye sordum. "döve döve okuttu." dedi. "dövmese okumayacak mıydın?" dediğimde ise, "okurdum ama o aklıma soktu" dedi. (dövmek bu arada, gerçekten dövmek. dayak hobisiymiş adamın.)

ayrıca bazen fener maçlarına götürürmüş mesela dedem, ama götürürken de tam bilet parası ödememek için babamları çocuk gibi elinden tutuyormuş. utanırmış babam, kızarmış çok. böyle işte eski hikayeler...

17 Eylül 2018 Pazartesi

ateş ediyorum galiba dfkfjh

yakın bir zamanda doğum haritamı çıkarmıştım ücretsiz bulduğum bir siteden ve bu konuda biraz daha bilgilenmek istediğimi fark ettim. bugün araştırdığım konu ise gölge ve sentez burç ile ilgili.

sentez burcunuz kişiliğinizin baskın yönlerine işaret eder ve haritama göre aslan. yani özelliklerini yansıttığım element ateş, nitelik olarak da sabit.

haritamda su ve toprak elementim oldukça düşük, öncü ve değişken niteliğim ise epey eksik.

örneğin; sabit niteliğin yüksek olması esneklik ve tolerans azlığı, inatçılık, fikirlerde ve duygularda esneyememe, yeniliğe açık olmama gibi durumlara sebep olabilir. öncü niteliğin düşük olması cesaret eksikliği ve kendine güven duymamaya sebep olabilir. değişken niteliğin düşük olması ise kolay kestirip atan, değişime kapalı, toleransı düşük ve yine esnek davranmada problem yaşayabileceğimi gösteriyor.

işte bu noktada gölge burç hakkında bahsedebilirim çünkü gölge burç sizde eksik olan element ve nitelikleri tamamlamak için uygun olabilecek kişi ile ilgili tatlı bir ipucu niteliğinde! 

benim bu bağlamda yengeç, balık, oğlak ve başak burcu kişileri hayatıma almam daha olumlu gözüküyor. mantıksız da gelmedi sanırım :) bu kadar sabit bir insana biraz öncü ve değişken biri gerekiyor...

eğer siz de kendinize dair bu konuyu sorgulamak isterseniz, ben şu linke göre hesaplamamı yaptım:
http://solarlunarx.blogspot.com/2011/01/golge-ve-sentez-burc.html

*

ayrıca dinçer güner'i takip ediyorsanız sorumgeldi.com sayfasını duymuş olabilirsiniz. burada hayatınıza dair aşırı merak ettiğiniz bir konuda uzman astrologlardan oluşan ekibe soru sorabiliyorsunuz. tek bir konuyla bağlantılı olmak zorunda bu soru. örneğin; aşk, sağlık veya kariyer gibi... gerçekten upuzun bir cevap geliyor ve hayatınızdaki engelleri, fırsatları yani bunlara yönelik olan tüm ihtimalleri önünüze koyuyor. güzel hizmet bence :)








7 Eylül 2018 Cuma

zamanın içine karışmak

bugün kendim için güzel kararlar aldım. mesela 1 yıl evde oturduktan sonra sonunda bir kursa yazıldım. hem yeni insanlar, hem de yeni bir uğraş olacak hayatım için. gerçekten bu kaçak halim beni hep güvenli bölgede kalmaya itiyordu ve orada beklemeye daha fazla devam edemezdim. en kötü ne olabilir sonuçta? deneyip beğenmezsem onu o zaman düşünür ve yeni bir yol çizerim. kursu farklı bir zamana ertelemek de veya hiç beklentime uymazsa bırakmak da benim kendi tercihim. denemeden bilemem, yani DE NE ME Lİ YİM ...

madem yaşıyorum, öylece önümden süzülüp geçen zamanın içine karışmalıyım. herkes böyle yapmalı. çünkü kapalı kapılar ardında bütün gün internete ve televizyona gömülmenin hiçbirimize bir faydası olamaz. üstelik bir de öğlene kadar uyuyorsanız mesela, bu da gün çabuk bitsin diye yapılan (bazen benim de yaptığım) bir eylem. uyku, yarı ölüm değil mi sonuçta? peki o zaman?

ama bu blog iyi ki var, kendimi anlatmam ve anlattıkça daha çok kafama kazımam için her cümlenin açıkça söylenmesi gerekiyordu. o yüzden hiç saklamadım, gizlemedim yazarken. yavaş yavaş da olsa her şey değişiyor ve dönüşüyor. bu yıl hayatımda enteresan şeyler oldu aslında, hatta bazı arkadaşlarımın da öyle...

bence önemli bir deneyim de olabilir üzüldüğünüz şey. yani hayatınıza boşu boşuna girmemiştir diye düşünüyorum. belki hayatınıza aktarmanız gereken veya çözmeniz gereken bir şey vardır?

bir diğer kararım ise dudak yememek. şu an bile kendimi zor tutuyorum ama dudak kremi ile bunu halledicem. bildiğiniz farklı bir yöntem varsa, benimle paylaşın lütfen <3

25 Ağustos 2018 Cumartesi

üşenmeceler

içimden bir şey yapmak pek gelmiyor ama bu üzgünüm demek değil... nedense evden çıkamaz haldeyim. üşeniyorum. gerçi bayramda iki günlüğüne bulgaristan'daydık ve eve kapanmış olmadım tamamen. iyi geldi doğrusu, değerlendirme şansınız varken planları hayata geçirmek lazım.

bir önceki kıbrıs tatilimiz de çok zevkliydi ve otel odamız çok güzeldi. belgrad sonrası her şey normale döndü açıkçası. yanlış olan bir şey bitmiş oldu. şimdi güzel bir düzen kurmanın, toparlanmanın tam sırası...

bu arada yeni bir dizi daha ekledim izlediklerime. bilim kurgudan keyif alıyorsanız dark gerçekten etkileyici bir dizi. stranger things kadar sevdim ben.

(aklıma gelmişken; bu sene doğum günüm gerçekten güzel ve sorunsuz geçti. duble meze karaköy'e rezervasyon yapmıştım. gerek mezeler gerekse müzik beni mutlu etti. darısı diğer doğum günlerimin başına diyelim)

22 Temmuz 2018 Pazar

eşsiz bir belgrad tatili: kavga, gözyaşı ve son can çekişmeler

ilişkimin son dönemleri en çok işittiğim top 5 vıdı vıdı:

- sen allah mısın?
- sana ne, istersem öyle yaparım.
- ayrıl o zaman benden.
- sen sorunlusun.
- boş konuşma.


şu an düşündüğümde her şey o kadar görünür ve net ki. ilk başta daha uyumlu ve neşeli gibi gözüken kişi zaman içinde canavar gibi bişey oldu. sürekli tartışır haldeydik. ben de kırıldım, o da kırıldı. fakat o daha zalimdi, alttan hiç almıyordu. rahatsız olduğum her şeyi bastıra bastıra, üze üze yapmayı sürdürdü. öyle bir inat ki, böylesini kimsede görmedim ben. ne kendini mutlu edebiliyor, ne de bir başkasını. kararlarında çoğu zaman bencil.

beraber çıktığımız tatilde bile yaşadıklarımız akıl almazdı. sürekli bir azarlama, çemkirme, kırıcı sözler, alay... elime harita alıp şehri gezmem bile laf oldu. günümüzde haritaya bakılmıyormuş, internet denen bir şey varmış falan. bu kadar eleştirilecek ne yaptım ki ben? acaba onun sorunlu kişiliğini ve hayatını düzeltmesini ısrarla istediğim için miydi tüm kızgınlıkları? gerçekleri söylememe rağmen hiçbirini kabul etmedi. üstelik çok ketumdu, anlatamıyordu bana sorunlarının çoğunu. o yüzden her şey üst üste ekleniyordu sanırım.

dönüş uçağımıza saatler kala zaten ayrılık cümleleri söylenmişti. istanbul'a dönmeden önce bir sefer daha cevapi yemek istedim ve tek başıma yemeyi tercih ettim. sanırım belgrad'a dair hatırladığım en güzel şey bu yemek. bizim inegöl köftemizin tıpkısı gibi. zaten köfteye bayılırım! bunun için güzel bir adres var ve ismi drama cevapi.

çok detaylı bir tatil notu yazasım yok ama sorularınız olursa memnuniyetle cevaplarım.

- beton hala'daki mekanlar güzeldi. comunale'de yemek yedik, toro'da ise içtik. iki mekanı da sevdim.

- otelimize aşırı yakın bir mekan vardı, ismi zavicaj. mantar çorbası ve tavuk sosis lezzetliydi.

- pek gezemedik kahvecileri. maalesef büyük bir eksik benim için :(

supermarket deli yol üzeri bulduğumuz sevimli bir mekandı.

- skadarlija oldukça canlı bir semt. burada da yiyip içebilirsiniz.

- grand casino'da biraz takıldım. büyük bir casino ama çok da ahım şahım bir yer değil. sokakları gezerken de bulabileceğiniz ufak ama vakit öldürmelik kumarhaneler mevcut.

cevapi :)


supermarket deli

2 Temmuz 2018 Pazartesi

canım blog

geçen sene bu zamanlar bir yol ayrımındaydım ben. işten fazlasıyla soğumuştum ve 19 temmuz'da istifa ettim. şimdi bu tarihe sayılı gün kaldı ve henüz bir işim yok, hatta ne yapacağımı bilememenin sıkıntısını çekiyorum. iyi bir karar mıydı, çok mu kötüydü emin değilim ama artık devam edebileceğimi düşünmüyordum. çok zorladım kendimi, gücümün yettiği yere kadar gitti.

mevsim yaz olduğu için tatillerle oyalanırım belki biraz. yakın zamanda belgrad planım var kısmetse. giden, gezen varsa her türlü önerilerinizi beklerim.

geçen ay bloga yazamadım hiç, atlamışım maalesef.

bu hafta bir düğüne gitme durumum var. yine ne giyeceğim telaşı, saç, makyaj, topuklu ayakkabıyla yürüme zorluğu... öff, düğüne gitmeye üşenenlerden ama düğünde en çok dans edenlerden misiniz siz de? ben tam olarak böyleyim.

7 Mayıs 2018 Pazartesi

çocuk

eskiden üzüntülerim uzun sürerdi, çünkü kabul etmekte zorlanırdım gerçekleri. artık o kadar üzülmeye de gücüm yok, üzülsem ne olacak ki?

30 yaşındaki birini adam etmekten, çekip çevirmekten bahsediyorlar. böyle bir görevim yok benim, böyle bir arzum da yok. bir ilişki ve düzgün bir gelecek için iki aklı başında insan gerekli. 30'una merdiven dayamış ama 30 gibi davranmayan, sorumluluklarına sahip çıkamayan, çocuk gibi biri... seviyor ve sevgi istiyor ama dengesiz...

en başında da hissediyordum her şeyi. bana doğruları tam olarak söylemese bile problemin farkındaydım.

10 Nisan 2018 Salı

c e s a r e t

hayatım son zamanlarda çok ilginç olmaya başladı. kafamı kurcalayan durumlar var ve alacağım kararları öngöremiyorum sanırım. her şeyin güzel gitmesini ve mutlu bir şekilde doğru akışa sürüklenmeyi istiyorum.

daha önce kendi başıma yapmaya cesaret edemediğim şeyleri ufaktan kendim halletmeye başladım. bu, cesaretimin artmasını ve kendime inanmamı sağladı. kendi başıma da yapabildiğimi, başarabildiğimi gördüm. aslında çok basit ve günlük hayatın içindeki olaylardan bahsediyorum. örneğin; ilk defa gideceğim bir adresi kendim bulmak beni çekindirirdi. (çocukken bakkalın yolunu bile bulmam gerekmedi ki benim...)

tek çocuk olarak ailemin koruması ve fedakarlıkları maalesef hoşuma gittiği gibi aynı zamanda benim için hayatı zorlaştırdı. işte her şeyin bir bedeli var. yapılan iyiliğin de, kötülüğün de...

haftaya başlayacak olan diksiyon-seslendirme kursuna yazılmak konusunda kendimi ikna edebilirsem hayatıma biraz daha şekil vermiş olacağım. şu an iş mevzusunda herhangi bir gelişme yok ve aslında çok faydasını görebilirim bu kursun. sürekli içimde ertelemiştim, hazır hissetmek için hep bekledim. halbuki neden? neden kaçtım ben?

iyi bir karar vermem gerekiyor blog.

21 Mart 2018 Çarşamba

"geçici"

şu an arayacak pek kimsem yok işin gerçeği ama aramak isterdim; konuşmak ve rahatlamak... çünkü sanki her şey kocaman bir yumak oluyor ve hayatım toparlanmıyor gibi.

hızlı aramalarımda toplam 6 kişi var. en başta annem ve babam, diğer 4 kişi de en yakın kız arkadaşlarım. (bir tanesiyle aynı yerde oturuyoruz, biri evli ve liseden arkadaşım, son ikisi de bir zamanlar beraber çalıştığım iş arkadaşlarım.)

annemi arasam zaten dertlerimi kendi kendine dert ettiği ve yeteri kadar üzüldüğü için ona yüklenmiş olacağım.
babam zaten okulda ve onunla çok telefonlaşmayız. genelde whatsapp aile grubundan kısa kısa yazışıyoruz.
kız arkadaşlarıma da gelirsek, evli olan haricinde diğerlerinin rutin bir iş temposu var. ayrıca hiçbirine içimi uzun uzun dökmek istemiyorum. bir tanesi geçen gün birtakım olumsuz yorumlar yaptı, diğeri çok akıl verir şekilde konuşuyor, bir öteki aşk acısı yüzünden antidepresan kullanıyor vs vs.

yani şu an rahatlıkla özelimi dökebileceğim ve ruhuma huzur verebilecek bir kimse yok. çok üzgünüm ki böyle. ben de size yazmak istedim, burada bahsetmek en iyisi.

bu sabah son görüştüğüm yerden olumsuz dönüş belirten bir e-posta aldım. içimde hep olumlu neticeleneceği hissi vardı nedense. görüşmelerim samimi ve sıcak geçmişti. aradıkları deneyim bende vardı. hatta diğer görüştüğüm yerlere belirttiğim maaşın çok altını söylemiştim çünkü beklentime daha uygundu ve olmasını istemiştim. beni arayacaklarını düşünerek içimden maaş pazarlığı bile yaptım geçen günlerde.

diyecek bir şey yok. 8 ay evde geçmiş ve evde, rahat bir hayatı yaşıyor olmanın hazzı zaman içinde yerini huzursuzluğa, gelecekte ne olacak korkusuna ve plansızlığın neden olduğu kaygılara bırakıyor. maalesef ben bu vakti boş boş öldürdüm. gerçi şunu yapman gerekiyor diye bir şart da yok ama şu anki halime bakılırsa daha aktif olmam faydalı olurdu belki.

biliyorum, hayatımızda sorunlar olduğu gibi fırsatlar ve seçenekler de olacak. kendime ufak bir hatırlatma daha yapmam gerekiyor...

geçici bir durum bu. 
derin bir nefes al.

14 Mart 2018 Çarşamba

boş boş konuşuyorum işte

günlüğe bu sefer ne yazsam ben de bilmiyorum, o yüzden biraz beklemiştim. hayatımda ilerleme kaydetmek istiyorum.

bu hafta tekrar bir iş görüşmem oldu. çok tatlı, sempatik bir kadındı. fransız olduğu için görüşme öncesinde biraz ingilizce pratik yaptım, hatta bir word hazırladım görüşmede neler anlatabileceğimi düşünerek. yardımı oldu. kendisi biraz türkçe de bildiği için hem türkçe, hem ingilizce konuşup anlaştık :)

cumartesi günü çok yakın bir arkadaşımın kuzenine bekarlığa veda yapılacak. arkadaşım beni de sohbet arasında çağırdı ama ilk başta kabul edip sonradan vazgeçtim. çok kalabalık (17 civarı) olunacak ve mekan fazla alaturka gibi geldi. kuzenini tanıyorum ancak arkadaşlık yaptığım birisi değil. gitsem belki biraz eğlenirdim, değişiklik olurdu ama kalabalığı kaldıracak gücüm yok sanki. bu durumlarda eğer gitmeyi seçtiyseniz, esnek ve rahat olmanız gerekiyor. ben ise düşünüyorum; ne giysem, mekan güzel mi, eve nasıl dönerim vs vs...

bunların harici pek ekstra bişey yok. bugün bir film izledim, onu tavsiye bırakabilirim.

gattaca bir bilim kurgu filmi. film genetik mühendisliğinin devrim yaptığı bir dünyada geçiyor. doğacak çocuklar, ebeveynlerinin isteği ve onayı ile doktorlar tarafından genetiği değiştirilerek kusursuz özelliklere sahip olacak şekilde tasarlanıyor. bu kişiler toplumsal yapının üst sınıfını oluştururken, doğal yollarla (müdahalesiz) hayata gözlerini açan bireyler ise sahip oldukları bazı kusur ve hastalıklar itibarıyla alt sınıf olarak görülüyor. başroldeki abimiz de maalesef bu grubun has üyelerinden ve en büyük hayali uzaya seyahat edebilmek. hayalini gerçekleştirebilmesi için ise seçkin yani üst sınıftan bir birey olması gerekmekte... nasıl olacak bu iş diyorsanız filmi izleyin, söylemem :))

ethan hawke, uma thurman ve jude law oynuyor. imdb puanı şu an; 7,8

5 Mart 2018 Pazartesi

90. Oscar Ödül Töreni

bugün telefonumun alarmından saatler önce uyandım. (çalışmayan biri için bu alarm gerçekten büyük bir düzen sağlıyor. kendimi yaymamaya özen gösteriyorum. umarım yakın zamanda hayatımda güzel başlangıçlar olur. aylar öyle anlamsız geçiyor ki aslında...)

yataktan kalkmadan önce instagram'da gezindim biraz ve oscar ödül töreni fotoğraflarını görünce hızlıca salona geçtim. bana iyi bir oyalanma oldu, erken kalkmama değdi.

filmleri maalesef izlememiştim ve bu yüzden yorum yapamıyorum kazananlar için.

törende dikkatimi çeken 3 kadını paylaşarak uzaklaşıyorum :) çok zarif değiller mi?








26 Şubat 2018 Pazartesi

ilginç bi sorum var!

diyelim ki bir zamanlar (yani seneler öncesinde) beraber aynı okulda/sınıfta okuduğunuz, o dönem içinde arkadaşlık yaptığınız ama okul bittikten sonra ayrı ayrı hayatlarınıza yön verdiğiniz ve yıllar içinde de anca 1-2 kez görüştüğünüz birisi var. pozitif, eğlenmeyi seven, kötülüğünü görmediğiniz bir arkadaş bu.

geçenlerde ablasıyla, annesiyle ve bir akrabasıyla beraber bir cafede ona denk geldiniz. hoş bir tesadüf oldu ve ablası o sohbet esnasında gizlice sizi arkadaşınızın doğum günü organizasyonuna davet etti.

o gün için özel bir planınız yok, mekana ulaşımınız da kolay fakat gidecek kişileri tanımıyorsunuz. tanıdığınız çıksa bile görüştüğünüz kimseler değil.

hediyenizi alıp bu kalabalık organizasyona katılır mıydınız, katılmaz mıydınız? kararınızı etkileyen faktör ne olurdu?

*

tam olarak böyle bir durumun içine düştüm. mekan müzikli ve yemek yiyip birkaç saat oturulabilir gibi.

ah ne yapsammmmm, ne yapsaaaaamm... kurtulabilseeeeem.

kızın ablası benden haber bekliyor :(

24 Şubat 2018 Cumartesi

aferin bana

bir cumartesi gecesi... ve ben evdeyim. çok nadir olan bişey de değil :) cumartesilerimde bile ev kedisi olarak takılabiliyorum. gençliğimin kıymetini bilemedim ben güzel kardeşlerim :P

benimle ilgilenen yeni bir "arkadaş" var, sağ olsun sordu görüşmek için ama ben ne dedim? işlerim var dedim, dışarı çıkıcam annemle dedim. çıktım mı? tüm gün evde boş boş takıldım. çıkmak için modum yoktu. hazırlanmak veya makyaj yapmak aşırı zor geldi. zaten çıksak bile annemle hep benzer programlar yapıyoruz.

peeling sample'ını denedim bugün. hoşuma gitti kokusu, cildim de yumuşak oldu sanki. bir sample daha var, onu da kullandıktan sonra belki almaya karar veririm.

bir ihtimal la casa de papel'in ikinci bölümünü izlerim diye link açtım fakat başka gün bakarım artık. ilk bölüm gerçekten güzeldi. yeni dizi arayanlar bunu listeye alsın bence!

22 Şubat 2018 Perşembe

dikkat! çok ağır sitem içerir.

bir sigorta şirketiyle görüşme yaptım bu hafta. çok şeker bir ik uzmanı ile tanışmış oldum. sonrasında ikinci görüşmeye de gittim ama bir takım eksik ifadelerim oldu gibi hissediyorum :( neyse, beklerken iş başvurularına devam...

çıkışında bir "arkadaş"a sürpriz yaptım, çalıştığı yer çok yakındı. bir süredir hiç konuşmuyorduk, konuşacak halimiz kalmamıştı sanırım. hani birine karşı çok büyük hisleriniz yoktur ve tanışma sürecinde ufak pürüzler de çıkınca üstüne gitmekten vazgeçersiniz ya, öyle bir durumdu tamamen. kendisi düzgün ve iyi bir insan ama benim aradığım kişi değil.

bankanın önüne kadar geldim. güvenliğe ismini söyledim ve bir süre sonra aşağı geldi. içerde bir kahve içtik, beni biraz binada gezdirdi. iyi bir görüşme oldu. zaten kaba veya küstahça davranacak biri olsa neden uğrayayım?

akşam ise yakın bir arkadaşım ile kanyon'daydık, onun iş çevresinden 2 kişiyle tanıştım. yemek yedik ve kahve içtik. eğlendim, sohbet güzeldi.

eskiden tanımadığım kişilerle rahat, kendim gibi olarak iletişim kuramazdım ben. çekinirdim ve bu da beni çok sessiz biri yapardı. komik bir şey söyleyemezdim, kibar kibar oturup ortama uyuyormuş gibi olmak için gülümserdim. o halimi hiç sevmiyordum gerçekten. çok aptal gözüküyordum bence.

iş hayatı benim kabuğumu biraz kırdı, sosyal olmaya zorladı; çünkü kaçamamıştım. evet, kaçamadığında kendinle yüzleşip güçleniyorsun aslında.

mesela üniversite dönemimi sorsanız, tam bir çöp. özgüven eksikliğim yüzünden az arkadaşım oldu, kantine veya bahçeye pek çıkmazdım, ders çıkışı annem beni okuldan alacaksa ve tek başımaysam tuvalette vakit geçirebiliyordum... evet, tuvalet. yanımda kimse yokken kendimi göstermek istemiyordum. belki güzel bulmuyordum kendimi ama çok da anlayamıyorum, emin değilim.

keşke 4 yılımı böyle heba etmeseydim ama o yıllar geçti, gitti.

üniversiteden en yakın arkadaşımla da yakın dönemde koptuk. o da biraz içine kapanık, sessiz, insanlara yaklaşmayan biriydi ama ben yakından tanıyınca çok tatlı ve sempatik biri olduğunu görmüştüm. zaman zaman kendini her şeyden izole ederdi, pek iletişim kurmazdı, ben ise onu hep anlamaya çalıştım. çalıştım ama ne oldu? yoruldum...

onun yanında her zaman olmaya çalışıyorken, onu merak ediyor ve dostluğunu hissetmek istiyorken, o kendini benden (ve çevresinden) soyutluyordu. hatta kimse pek dokunmasın istiyordu sanırım. depresyon da olabilir bunun adı fakat herkesin kendince yükleri var. ben mi çok mutluyum?

bir ilişkiyi güçlü yapabilen iletişimdir; kendinden vermek ve paylaşabilmektir. bugün sen benim yanımda değilsin, ne yapıyorum ve neler düşünüyorum hiç bilmiyorsun. sen sadece kendin yaşamıyorsun bu hayatı, her şey senin başına gelmiyor... benim de kötü dönemlerim var. azıcık başkası için bir şey yapabilirsin eğer değer veriyorsan. bir telefon açabilir ya da çok basit bir kısa mesaj atabilirsin. bu kadar bencil olamazsın.

ama hayatını böyle yaşamak veya haline üzülmek istiyorsan devam et arkadaşım. tek taraflı anca bu kadar yapabildim ben.

19 Şubat 2018 Pazartesi

çok mühim bir yazı oldu bu.

son zamanlarda cilt bakımıyla kafayı bozmuş bulunuyorum. mbr ürünlerini önerdi sephora'daki bir uzman. tamamen medikal bir markaymış. kullananlar varsa yorum kısmına beklerim, umarım işe yarar sonuçlar verir cildim için :))

hiçbir zaman sivilce problemim olmamasına rağmen cildimde ufacık sorunları bulup ayna karşısında kendimi didikliyorum ve ergen dönemim çooooook öncelerde kaldı hanımlar, beyler. yolmamın nedenini keşfedersem sizinle de hemen paylaşacağım. şu an için tek bildiğim, bunu yaparak rahatlıyor olmam.

bu yüzden yağ butonlarını ve siyah noktaları yok edecek, gözenekleri sıkılaştıracak mucizevi ürünler kullanmam gerek. bir de yaş (31) itibarıyla göz altı kremine başlayabilirim sanırım.

hiç böyle şeylerle ilgilenmezken, işsiz hayatımın en mühim konularına dönüştüler :P o yüzden sizinle paylaşıyorum burada bıdı bıdı şeklinde. kendimi acayip kokoş biri gibi hissettim ama rutin bakım yapmak da eğlenceliymiş :) "şu kremi aldım", "bu krem şöyle iyi" falan diye başlarım yakında. hihih

elimde sample'lar da var. shiseido waso peeling'ini deneyeceğim. peeling de yapmam lazım tabii benim haftada 1-2 kez. celibon güzellik peşinde anlayacağınız...

bu arada biraz kilo almışım ama hala minyonluğumdan ödün vermiyorum, korkmayalım hemen. akşamları biraz düzgün beslenip az yersem zaten 2 kilo *pıt* diye verilir. 

*

son olarak size büyük bir müjde vereceğim. 

celibon, iş mi buldun? / yok, iş bulmadım. 
celibon, koca mı buldun? / hayır, koca bulmak için daha çok gezmeliyim.

CEVAP: geçen hafta enginar yedim! sdfjvfvdj 

şaka yapmıyorum ben. 

demek ki enginar çirkin olacak diye bir genelleme yapmamalıymışım :P seneler evvel hiç yemediğim ama yıllar içinde beni şaşırtan öyle çok yemek, tatlı vs. var ki. galiba bazen denemeye açık olmak, fırsat vermek gerekiyor. enginar da bunlardan biriyken, şimdi enginar olsa da yesem diye düşünüyorum. 

hayat çok garip sevgili okur...

13 Şubat 2018 Salı

bugün neler yaptım?

öncelikle içten bir teşekkürü tekrar deeptone'a iletmeyi koca bir borç bilirim. blogum güzel takipçileriyle doldu ve yorumlara cevap vermek beni gerçekten mutlu ediyor. iyi ki geldiniz, sesime kulak verdiniz... bazen çok yalnız hissediyorum, galiba yalnızlığım ve iç sıkıntım neden oldu yeniden yazmama.

bugün yeni bir iş görüşmesiyle güne başladım! bir zamanlar üniversitede hocamdı görüştüğüm kişi, bu yüzden hem rahat hem de muhabbetli geçti. gerçi beni ne denli hatırlıyor okuldan, hiç fikrim yok ama çalışkan öğrencilerdendim ben :P

maalesef bahsettiği işin ucu bucağı belli değil. yeni oluşturulan bir pozisyon ve bence başlayacak kişinin derdi büyük.

böyle olsun istemezdim ama; sağol cınım, hiç öpmiim ben.

*

görüşmeden sonra tüneli kullanarak şişhane'ye geçtim. metroyla yoluma devam edecektim ki, "hazır taksim'e yolum düşmüş, biraz istiklal'de dolanmak iyi olur" dedim ve yürümeye başladım. eskiden ne çok giderdim... ara cafe'nin ağzı olsa da konuşsa :)

peki bugün neler yaptım?

- jadore'da çilekli sıcak çikolata içtim. enfes bişey! şiddetle tavsiye ederim. mekanı bilenler hemen "oh la la beatrice" diyecek ama benim ilk aklıma gelen o değil.

- mağazalara girdim, giysi denedim ve hatta bir mağazanın deneme kabininde küpelerimi unuttum! (neyse ki güvenlikteymiş)

- kilisede dilek dileyip mum yaktım.

- köfte yedim. genelde benim için en kurtarıcı yemektir! pizza, hamburger, makarna değil; ama köfte!

- veeee son olarak; çok uzun zaman sonra falcıya gittim. aslında bir anda esti ama işsiz ve sevgilisiz birinden de anca bu beklenir :)

kuzey isminde bir çocuk baktı falıma. o sırada müsaitti ve ona yönlendirildim.

fal baktırdım dediysem de, aslında boş zamanımı doldurmak için eğlenceli bir aktivite gibi gördüğüm için baktırdım. yoksa "her şeyi görüp tarihini verdi. oooooohh, evleniyormuşum millet!" diyecek halim yok :P ama umarım beklentiye girmem eheheh

9 Şubat 2018 Cuma

birazcık şiştim

dün bir iş görüşmem vardı. görüşmede ıncık cıncık soruların hedefi oldum. onlar benim işe uygunluğuma bakarken sanki benim onları (yani kurumu) değerlendirmeye almam hiç söz konusu değil gibi bir takım dondurucu bakışlar da vardı işin içinde. bu durum o bir tane kadının soğukluğu yüzünden olabilir. "bazı" ik'cı kadınların iş görüşmesinde kasvet yaratma merakı gerçekten enteresan :p

sonuçta bu görüşme zaten tanışma amaçlı. davet ediyor ve kurumunu temsil ediyorsan bunu daha insancıl ve rahat bir şekilde de yapabilirsin. gelen kişi için de yorucu ve bunaltıcı bir görüşme olmaktansa hoş bir misafirlik gibi olur, değil mi?

en azından sorulara verdiğim samimi cevaplar yüzlerini gülümsetti. elimden geldiğince ortamı yumuşak ve keyifli tutmaya özen gösterdim. gelişmeler için bekliyorum, benden yaptığım işlere dair birkaç sunabileceğim belge istediler. ben de birkaç fotoğraf ve video gönderdim.

akşam yatmadan bu iş görüşmemle ilgili babam müthiş bir negatif saptama yaptı. "senden bunları istiyorlarsa, sana hep şunu şunu yaptıracaklar demek ki." negatif diyorum, çünkü yapmayı hiç sevmediğim bir işten bahsediyor ve mutlaka karşıma çıkacak bir iş bile değil. hatta bugüne kadar sadece bir kez yaptım.

zaten son işimden mutsuz ayrıldım, şimdi neden bunun telaşını hissedeyim ki? daha ben işe girmeden böyle bir gerçeklik kurması zaten olağanüstü......

takıldım ve bu yüzden gece sıkıntılıydım biraz ama burnum tıkalı olur, rahat nefes alamam uyurken diye de azcık ağladım. komiğim ya :)

rüyamda rahmetli babaannemi gördüm. kol kolaydık sanırım. ailecek yuvarlak bir masada yemek için toplanacak gibiydik. masaya yürürken "artık gidebilirim" gibi bir şey diyordu. "gitme" dedim ve uyandım.

sabah da bir posta üzgündüm.

koca bir boşlukta, amaçsızca döndüğümü hissediyorum ama sabırlı olacağım. mutlaka olaylar iyiye dönecektir, inanmak için elimden geleni yapıyorum.

"cebimdeki yabancı" filmi için güzel yorumlar duydum. sinemada tek başıma izlesem eğlenir miyim sizce? bu benim için biraz sıra dışı, o yüzden soruyorum :)

5 Şubat 2018 Pazartesi

motivasyon deposu bir minik celibon

şubat ayına pek hazırlıklı değildim ama idare etçem artık :) nice sevgilisiz aylar gördük nasılsa...

şaka bi yana, ilişkim olmaması beni rahatsız etmiyor. sürekli çabaladığım ve hayal kırıklığı yaşadığım bir ilişkiye tutunmaya çalışmaktansa kafamı dinlemek hem rahat hem de huzurlu. üstelik bir yandan da işsizliğim var. kendi kaygılarım, sıkıntılarım bana yetiyor.

ama iyiyim, sahip olduklarımı sıklıkla hatırlıyor ve içimden her şey için her seferinde şükrediyorum. siz de bir kendinize dönüp düşünün, eminim hayatınızda çok önemli ve sizi mutlu eden gerçekler vardır. ya bunlar olmasaydı? 

iyi ki varlar. yoksa daha zor olurdu.

... ve iyi ki kendi motivasyonum için ufak da olsa bir şeyler yapıyorum. gerçi çok küçük ve basit şeyler yapıyorum yani herkesin gündelik hayatta yaptığı şeyler ama benim işime yarıyor. mesela bir dizi ya da film açıyorum, güzel bir kahve yapıyorum, spotify'da yeni listeler bulup dinliyorum veya instagram'da gitmek isteyeceğim farklı mekanlar keşfediyorum. kendimi boş bırakıp düşünmeye sevk etmemeye çalışıyorum. tabii o da olabiliyor ama o an belki birini aramak, sesini duymak iyi gelebilir.

size bir film önerisi yaparak yazımı bitireyim. the glass castle dram türünde, etkileyici bir film. alkolik baba rolünü canım woody harrelson oynuyor. adam true detective dizisinde ve seven pounds filminde beni kalbimden vurmuştu zaten.

<< posterini ekleyiverdim :P

kendinize güzel bakın, cici bakın. 14 şubat'ta da bol bol eğlenin.

29 Ocak 2018 Pazartesi

2018'in ilk seyahati: Kıbrıs

3 gece 4 günlük kıbrıs tatilimiz bitti, evimize döndük. iyi geldi doğrusu, ihtiyacım vardı. gidiş-dönüş uçuş saatlerimiz de gayet rahattı, koşturmaca yaşamadık. 

kıbrıs'ta 2 gün yağmura, 2 gün de güneşe doyduk. hafta sonu hava çok aydınlık ve güzeldi. kaldığımız butik otelden de memnun kaldım. odamız tertipli ve yeteri büyüklükteydi. banyosu da şıktı. kahvaltısı ortalamaydı ama çay aşırı güzeldi!!! :) markası tetley imiş. kenarda not olsun, belki siz de denemek istersiniz.

casino konusuna gelirsek, en yeni ve güzel makineler sanırım şu an merit royal'de. vegas'ta oynadığımız birkaç oyunu bulmanın mutluluğunu yaşadık biz. hatta şansıma bonuslar güzel denk geldi game of thrones'ta. 

duty free'den dönüşte kendime parfüm aldım. çok zor koku seçen ve pek de anlamayan biriyim ama bu sefer iyi seçim gibiydi :) bir de mozart likörlerini kaptım, iyi ki aklımdaydı. chocolate cream olanı benim favorim. tadı -abartmıyorum- ŞAHANE. 

21 Ocak 2018 Pazar

hatıralar

kıyamayıp sakladığınız şeyler olur ya hani, size çocukluğunuzu ya da yaşadıklarınızı hatırlatan şeyler... kutulara koymuştuk bazılarını. içinden neler çıktı neler bugün, görmeyeli unutmuşum. bazılarını eledim yeniden, birkaç güzel olanı yeniden kutulara koydum.

*

2 defterim vardı. emek emek yapmıştım bir zamanlar. birinin içinde sevdiğim şarkı sözlerini saklıyordum. internetten bulup tek tek print alıyor, kesiyor ve yapıştırıyordum sayfalarına. ortaokul ve lise yılları olması lazım. diğerine de genç kız dergilerinde okuduğum, hoşuma giden yazıları kırpıp yapıştırıyordum. tam ergen işiydi çünkü ilişkilere dair önemli notlar, güzellik ve bakımla ilgili ipuçlarını filan saklamışım bana yardımcı olması için sanırım ilerde :))) belki de hiç açıp okumadığım için işler ters gitmiştir eheheh ahh be.

*

origamileri de bugüne dek tutmuştum. artık saklayamadım. anılara veda etmek bazen zor. bir de kenarında notu varsa eğer...

20 Ocak 2018 Cumartesi

kısa kısa bişeyler

bu haftanın özeti:
  •  iş görüşmesi 
  •  epilasyon
  •  waffle
  •  true detective

iş görüşmem iyi geçti ama beni düşündüren bir-iki detay var. umarım hayırlı ve güzel bir sonuç olsun. benim için iyiyse, beni mutlu edecekse olsun.

epilasyondan hiç mi hiç bahsetmek istemiyorum tabii tatlış blogumda(!)

waffle ve tabu için analı-kızlı bir gece yaptık dün. ekip eğlenceli olunca keyfi de bol oluyor :) 

veee son olarak true detective 1. sezon bitti, müthiş bir ikiliyi (matthew mcconaughey ve woody harrelson) izledim. sorun şu ki; daha önce bu diziyi neden izlemedim bilmiyorum!!!!

birazdan fi izleyeceğiz annemle, daha doğrusu çi. bakalım yedinci bölümde neler oluyor!? 

bu arada annemin bu hafta sütlaç denemeleri oldu, onu da yukarı ekleyebilirdim ama son anda yazıma dahil edebildim eheh... ilki resmen sadece süt-tü. bu sefer daha güzel oldu :) yeni şeyler deneniyor evde.

12 Ocak 2018 Cuma

pilatese devam!

uzun bir aradan sonra tekrar pilatese başladım. hem geçtiğimiz yaz döneminde hocamın izne ayrılması, hem de fizik tedavi yüzünden ara vermiştim. işten ayrıldığımdan beri boyun fıtığı şikayetim azaldı, şükürler olsun. belki fizik tedavinin etkisi, belki de o korkunç iş ortamından uzaklaşmak bana yaradı. galiba ikisi birden :)

iş başvurularına devam ediyorum. umarım daha mutlu, daha eğlenceli ve daha huzurlu bir iş deneyimi kazanırım. çevremde güzel insanların olması en büyük dileğim! farklı sektörlerin yayınladığı ilanları takip ediyorum, tek bir alana odaklanmadım. önemli olan beni heyecanlandırması ve zaten yaptığım işi seviyorum.

aşağıdaki fotoğrafı dün çektim. pilates hocam bu peluşu camın önüne koymuş sanırım :) tatlı tatlı bakıyordu bulutlara...


8 Ocak 2018 Pazartesi

içimde bir dağ



spotify sayesinde keşfettim bu sesi. "aç zülfünü" isimli bir şarkı çalmaya başladı, kulak kabarttım. güzeldi, hoş geldi bana. sonra youtube'da fazlasını bulurum diye diğer şarkılarına baktım, bu şarkıyı dinledim. hatta fikret kızılok'tan serserinim şarkısını da seslendirmiş tatlı tatlı. sanki bir masalı anlatır gibi okumuyor mu? ben öyle hissettim.

3 Ocak 2018 Çarşamba

evet, 2018 geldi!

geçen hafta bir ajansla iş görüşmesi yaptım. kötü geçmedi ama "gel, bir hafta dene ve ardından karşılıklı konuşalım" sözleri sonrasında kafam karıştı sanırım. ne biçim bir işe alım bu? kaç yaşında deneyimli bir insanım... anlamsız geldi bana. haberleşmek üzere ayrıldım, dönüş yapmam gerekiyor olumlu veya olumsuz.

belki bol vaktim var, bir hafta gidip görebilirim. dert değil ama çok şekilsiz, profesyonel olmayan bir durum bence. ajansın ismi bilindik olabilir ama böyle bir işverene ben nasıl güvenebilirim? bana ne çeşit haklar veya maaş sunacağını hiç kestiremiyorum.

içeride 2-3 kişi çalışıyor, çalışmıyor. ofis boş.

öbür tarafta, kurumsal hayatın da ne olduğunu gördüm. ego savaşları, anlamsız toplantılar, sevmediğim bir yönetici, ukala iş arkadaşları... belki en doğrusu denemektir ama "deneme" fikri hiç cazip değil. ilk başta her şey net konuşulmalı ki ben ona göre değerlendireyim. galiba olumsuz dönüş yapacağım, öyle hissediyorum.

*

yılbaşı güzel geçti. teyzemlerdeydik. yemekler çeşit çeşit ve harikaydı her zamanki gibi. balkabağı çorbasını çok seviyorum <3 bir de tiramisu yapar ki teyzem, aşırı hafif.

*

bloga farklı bir görünüm verdim. renkler böyle çok güzel oldu bence. 2018 ile beraber her şey yenilenip güzelleşsin inşallah :) aslan burcu için aşkta şanslı bir yıl olacakmış. e hadi bakalım, bekliyorum.