Sayfalar

26 Şubat 2018 Pazartesi

ilginç bi sorum var!

diyelim ki bir zamanlar (yani seneler öncesinde) beraber aynı okulda/sınıfta okuduğunuz, o dönem içinde arkadaşlık yaptığınız ama okul bittikten sonra ayrı ayrı hayatlarınıza yön verdiğiniz ve yıllar içinde de anca 1-2 kez görüştüğünüz birisi var. pozitif, eğlenmeyi seven, kötülüğünü görmediğiniz bir arkadaş bu.

geçenlerde ablasıyla, annesiyle ve bir akrabasıyla beraber bir cafede ona denk geldiniz. hoş bir tesadüf oldu ve ablası o sohbet esnasında gizlice sizi arkadaşınızın doğum günü organizasyonuna davet etti.

o gün için özel bir planınız yok, mekana ulaşımınız da kolay fakat gidecek kişileri tanımıyorsunuz. tanıdığınız çıksa bile görüştüğünüz kimseler değil.

hediyenizi alıp bu kalabalık organizasyona katılır mıydınız, katılmaz mıydınız? kararınızı etkileyen faktör ne olurdu?

*

tam olarak böyle bir durumun içine düştüm. mekan müzikli ve yemek yiyip birkaç saat oturulabilir gibi.

ah ne yapsammmmm, ne yapsaaaaamm... kurtulabilseeeeem.

kızın ablası benden haber bekliyor :(

24 Şubat 2018 Cumartesi

aferin bana

bir cumartesi gecesi... ve ben evdeyim. çok nadir olan bişey de değil :) cumartesilerimde bile ev kedisi olarak takılabiliyorum. gençliğimin kıymetini bilemedim ben güzel kardeşlerim :P

benimle ilgilenen yeni bir "arkadaş" var, sağ olsun sordu görüşmek için ama ben ne dedim? işlerim var dedim, dışarı çıkıcam annemle dedim. çıktım mı? tüm gün evde boş boş takıldım. çıkmak için modum yoktu. hazırlanmak veya makyaj yapmak aşırı zor geldi. zaten çıksak bile annemle hep benzer programlar yapıyoruz.

peeling sample'ını denedim bugün. hoşuma gitti kokusu, cildim de yumuşak oldu sanki. bir sample daha var, onu da kullandıktan sonra belki almaya karar veririm.

bir ihtimal la casa de papel'in ikinci bölümünü izlerim diye link açtım fakat başka gün bakarım artık. ilk bölüm gerçekten güzeldi. yeni dizi arayanlar bunu listeye alsın bence!

22 Şubat 2018 Perşembe

dikkat! çok ağır sitem içerir.

bir sigorta şirketiyle görüşme yaptım bu hafta. çok şeker bir ik uzmanı ile tanışmış oldum. sonrasında ikinci görüşmeye de gittim ama bir takım eksik ifadelerim oldu gibi hissediyorum :( neyse, beklerken iş başvurularına devam...

çıkışında bir "arkadaş"a sürpriz yaptım, çalıştığı yer çok yakındı. bir süredir hiç konuşmuyorduk, konuşacak halimiz kalmamıştı sanırım. hani birine karşı çok büyük hisleriniz yoktur ve tanışma sürecinde ufak pürüzler de çıkınca üstüne gitmekten vazgeçersiniz ya, öyle bir durumdu tamamen. kendisi düzgün ve iyi bir insan ama benim aradığım kişi değil.

bankanın önüne kadar geldim. güvenliğe ismini söyledim ve bir süre sonra aşağı geldi. içerde bir kahve içtik, beni biraz binada gezdirdi. iyi bir görüşme oldu. zaten kaba veya küstahça davranacak biri olsa neden uğrayayım?

akşam ise yakın bir arkadaşım ile kanyon'daydık, onun iş çevresinden 2 kişiyle tanıştım. yemek yedik ve kahve içtik. eğlendim, sohbet güzeldi.

eskiden tanımadığım kişilerle rahat, kendim gibi olarak iletişim kuramazdım ben. çekinirdim ve bu da beni çok sessiz biri yapardı. komik bir şey söyleyemezdim, kibar kibar oturup ortama uyuyormuş gibi olmak için gülümserdim. o halimi hiç sevmiyordum gerçekten. çok aptal gözüküyordum bence.

iş hayatı benim kabuğumu biraz kırdı, sosyal olmaya zorladı; çünkü kaçamamıştım. evet, kaçamadığında kendinle yüzleşip güçleniyorsun aslında.

mesela üniversite dönemimi sorsanız, tam bir çöp. özgüven eksikliğim yüzünden az arkadaşım oldu, kantine veya bahçeye pek çıkmazdım, ders çıkışı annem beni okuldan alacaksa ve tek başımaysam tuvalette vakit geçirebiliyordum... evet, tuvalet. yanımda kimse yokken kendimi göstermek istemiyordum. belki güzel bulmuyordum kendimi ama çok da anlayamıyorum, emin değilim.

keşke 4 yılımı böyle heba etmeseydim ama o yıllar geçti, gitti.

üniversiteden en yakın arkadaşımla da yakın dönemde koptuk. o da biraz içine kapanık, sessiz, insanlara yaklaşmayan biriydi ama ben yakından tanıyınca çok tatlı ve sempatik biri olduğunu görmüştüm. zaman zaman kendini her şeyden izole ederdi, pek iletişim kurmazdı, ben ise onu hep anlamaya çalıştım. çalıştım ama ne oldu? yoruldum...

onun yanında her zaman olmaya çalışıyorken, onu merak ediyor ve dostluğunu hissetmek istiyorken, o kendini benden (ve çevresinden) soyutluyordu. hatta kimse pek dokunmasın istiyordu sanırım. depresyon da olabilir bunun adı fakat herkesin kendince yükleri var. ben mi çok mutluyum?

bir ilişkiyi güçlü yapabilen iletişimdir; kendinden vermek ve paylaşabilmektir. bugün sen benim yanımda değilsin, ne yapıyorum ve neler düşünüyorum hiç bilmiyorsun. sen sadece kendin yaşamıyorsun bu hayatı, her şey senin başına gelmiyor... benim de kötü dönemlerim var. azıcık başkası için bir şey yapabilirsin eğer değer veriyorsan. bir telefon açabilir ya da çok basit bir kısa mesaj atabilirsin. bu kadar bencil olamazsın.

ama hayatını böyle yaşamak veya haline üzülmek istiyorsan devam et arkadaşım. tek taraflı anca bu kadar yapabildim ben.

19 Şubat 2018 Pazartesi

çok mühim bir yazı oldu bu.

son zamanlarda cilt bakımıyla kafayı bozmuş bulunuyorum. mbr ürünlerini önerdi sephora'daki bir uzman. tamamen medikal bir markaymış. kullananlar varsa yorum kısmına beklerim, umarım işe yarar sonuçlar verir cildim için :))

hiçbir zaman sivilce problemim olmamasına rağmen cildimde ufacık sorunları bulup ayna karşısında kendimi didikliyorum ve ergen dönemim çooooook öncelerde kaldı hanımlar, beyler. yolmamın nedenini keşfedersem sizinle de hemen paylaşacağım. şu an için tek bildiğim, bunu yaparak rahatlıyor olmam.

bu yüzden yağ butonlarını ve siyah noktaları yok edecek, gözenekleri sıkılaştıracak mucizevi ürünler kullanmam gerek. bir de yaş (31) itibarıyla göz altı kremine başlayabilirim sanırım.

hiç böyle şeylerle ilgilenmezken, işsiz hayatımın en mühim konularına dönüştüler :P o yüzden sizinle paylaşıyorum burada bıdı bıdı şeklinde. kendimi acayip kokoş biri gibi hissettim ama rutin bakım yapmak da eğlenceliymiş :) "şu kremi aldım", "bu krem şöyle iyi" falan diye başlarım yakında. hihih

elimde sample'lar da var. shiseido waso peeling'ini deneyeceğim. peeling de yapmam lazım tabii benim haftada 1-2 kez. celibon güzellik peşinde anlayacağınız...

bu arada biraz kilo almışım ama hala minyonluğumdan ödün vermiyorum, korkmayalım hemen. akşamları biraz düzgün beslenip az yersem zaten 2 kilo *pıt* diye verilir. 

*

son olarak size büyük bir müjde vereceğim. 

celibon, iş mi buldun? / yok, iş bulmadım. 
celibon, koca mı buldun? / hayır, koca bulmak için daha çok gezmeliyim.

CEVAP: geçen hafta enginar yedim! sdfjvfvdj 

şaka yapmıyorum ben. 

demek ki enginar çirkin olacak diye bir genelleme yapmamalıymışım :P seneler evvel hiç yemediğim ama yıllar içinde beni şaşırtan öyle çok yemek, tatlı vs. var ki. galiba bazen denemeye açık olmak, fırsat vermek gerekiyor. enginar da bunlardan biriyken, şimdi enginar olsa da yesem diye düşünüyorum. 

hayat çok garip sevgili okur...

13 Şubat 2018 Salı

bugün neler yaptım?

öncelikle içten bir teşekkürü tekrar deeptone'a iletmeyi koca bir borç bilirim. blogum güzel takipçileriyle doldu ve yorumlara cevap vermek beni gerçekten mutlu ediyor. iyi ki geldiniz, sesime kulak verdiniz... bazen çok yalnız hissediyorum, galiba yalnızlığım ve iç sıkıntım neden oldu yeniden yazmama.

bugün yeni bir iş görüşmesiyle güne başladım! bir zamanlar üniversitede hocamdı görüştüğüm kişi, bu yüzden hem rahat hem de muhabbetli geçti. gerçi beni ne denli hatırlıyor okuldan, hiç fikrim yok ama çalışkan öğrencilerdendim ben :P

maalesef bahsettiği işin ucu bucağı belli değil. yeni oluşturulan bir pozisyon ve bence başlayacak kişinin derdi büyük.

böyle olsun istemezdim ama; sağol cınım, hiç öpmiim ben.

*

görüşmeden sonra tüneli kullanarak şişhane'ye geçtim. metroyla yoluma devam edecektim ki, "hazır taksim'e yolum düşmüş, biraz istiklal'de dolanmak iyi olur" dedim ve yürümeye başladım. eskiden ne çok giderdim... ara cafe'nin ağzı olsa da konuşsa :)

peki bugün neler yaptım?

- jadore'da çilekli sıcak çikolata içtim. enfes bişey! şiddetle tavsiye ederim. mekanı bilenler hemen "oh la la beatrice" diyecek ama benim ilk aklıma gelen o değil.

- mağazalara girdim, giysi denedim ve hatta bir mağazanın deneme kabininde küpelerimi unuttum! (neyse ki güvenlikteymiş)

- kilisede dilek dileyip mum yaktım.

- köfte yedim. genelde benim için en kurtarıcı yemektir! pizza, hamburger, makarna değil; ama köfte!

- veeee son olarak; çok uzun zaman sonra falcıya gittim. aslında bir anda esti ama işsiz ve sevgilisiz birinden de anca bu beklenir :)

kuzey isminde bir çocuk baktı falıma. o sırada müsaitti ve ona yönlendirildim.

fal baktırdım dediysem de, aslında boş zamanımı doldurmak için eğlenceli bir aktivite gibi gördüğüm için baktırdım. yoksa "her şeyi görüp tarihini verdi. oooooohh, evleniyormuşum millet!" diyecek halim yok :P ama umarım beklentiye girmem eheheh

9 Şubat 2018 Cuma

birazcık şiştim

dün bir iş görüşmem vardı. görüşmede ıncık cıncık soruların hedefi oldum. onlar benim işe uygunluğuma bakarken sanki benim onları (yani kurumu) değerlendirmeye almam hiç söz konusu değil gibi bir takım dondurucu bakışlar da vardı işin içinde. bu durum o bir tane kadının soğukluğu yüzünden olabilir. "bazı" ik'cı kadınların iş görüşmesinde kasvet yaratma merakı gerçekten enteresan :p

sonuçta bu görüşme zaten tanışma amaçlı. davet ediyor ve kurumunu temsil ediyorsan bunu daha insancıl ve rahat bir şekilde de yapabilirsin. gelen kişi için de yorucu ve bunaltıcı bir görüşme olmaktansa hoş bir misafirlik gibi olur, değil mi?

en azından sorulara verdiğim samimi cevaplar yüzlerini gülümsetti. elimden geldiğince ortamı yumuşak ve keyifli tutmaya özen gösterdim. gelişmeler için bekliyorum, benden yaptığım işlere dair birkaç sunabileceğim belge istediler. ben de birkaç fotoğraf ve video gönderdim.

akşam yatmadan bu iş görüşmemle ilgili babam müthiş bir negatif saptama yaptı. "senden bunları istiyorlarsa, sana hep şunu şunu yaptıracaklar demek ki." negatif diyorum, çünkü yapmayı hiç sevmediğim bir işten bahsediyor ve mutlaka karşıma çıkacak bir iş bile değil. hatta bugüne kadar sadece bir kez yaptım.

zaten son işimden mutsuz ayrıldım, şimdi neden bunun telaşını hissedeyim ki? daha ben işe girmeden böyle bir gerçeklik kurması zaten olağanüstü......

takıldım ve bu yüzden gece sıkıntılıydım biraz ama burnum tıkalı olur, rahat nefes alamam uyurken diye de azcık ağladım. komiğim ya :)

rüyamda rahmetli babaannemi gördüm. kol kolaydık sanırım. ailecek yuvarlak bir masada yemek için toplanacak gibiydik. masaya yürürken "artık gidebilirim" gibi bir şey diyordu. "gitme" dedim ve uyandım.

sabah da bir posta üzgündüm.

koca bir boşlukta, amaçsızca döndüğümü hissediyorum ama sabırlı olacağım. mutlaka olaylar iyiye dönecektir, inanmak için elimden geleni yapıyorum.

"cebimdeki yabancı" filmi için güzel yorumlar duydum. sinemada tek başıma izlesem eğlenir miyim sizce? bu benim için biraz sıra dışı, o yüzden soruyorum :)

5 Şubat 2018 Pazartesi

motivasyon deposu bir minik celibon

şubat ayına pek hazırlıklı değildim ama idare etçem artık :) nice sevgilisiz aylar gördük nasılsa...

şaka bi yana, ilişkim olmaması beni rahatsız etmiyor. sürekli çabaladığım ve hayal kırıklığı yaşadığım bir ilişkiye tutunmaya çalışmaktansa kafamı dinlemek hem rahat hem de huzurlu. üstelik bir yandan da işsizliğim var. kendi kaygılarım, sıkıntılarım bana yetiyor.

ama iyiyim, sahip olduklarımı sıklıkla hatırlıyor ve içimden her şey için her seferinde şükrediyorum. siz de bir kendinize dönüp düşünün, eminim hayatınızda çok önemli ve sizi mutlu eden gerçekler vardır. ya bunlar olmasaydı? 

iyi ki varlar. yoksa daha zor olurdu.

... ve iyi ki kendi motivasyonum için ufak da olsa bir şeyler yapıyorum. gerçi çok küçük ve basit şeyler yapıyorum yani herkesin gündelik hayatta yaptığı şeyler ama benim işime yarıyor. mesela bir dizi ya da film açıyorum, güzel bir kahve yapıyorum, spotify'da yeni listeler bulup dinliyorum veya instagram'da gitmek isteyeceğim farklı mekanlar keşfediyorum. kendimi boş bırakıp düşünmeye sevk etmemeye çalışıyorum. tabii o da olabiliyor ama o an belki birini aramak, sesini duymak iyi gelebilir.

size bir film önerisi yaparak yazımı bitireyim. the glass castle dram türünde, etkileyici bir film. alkolik baba rolünü canım woody harrelson oynuyor. adam true detective dizisinde ve seven pounds filminde beni kalbimden vurmuştu zaten.

<< posterini ekleyiverdim :P

kendinize güzel bakın, cici bakın. 14 şubat'ta da bol bol eğlenin.